26 Aralık 2023 Bisiklet keşif gezisi: Avgadı- Çerçili- Fakılar- Köypınarı- Dağlı- İlemin- Elvanlı

Abone Ol

Avgadı Yaylası’nın bin 400m yüksekte orman ağaçlarının az daha çeşitlendiği doğal güzellikleriyle çok sayıda gezilecek yerleri vardır.

Bugün gideceğimiz yer için belediyenin otobüs ile bisiklet taşıma hizmetini kullanarak Avgadı’ya gitmeyi düşünüp kendime bir yoldaş buldum, bu sebepten neşeliydim. Ayrıca uzun zamandır araç taşımalı olarak bir arkadaş ile geziye gidecektim. Yoldaş Yavuz Abi ile Erdemli merkeze gidip durakta bekledik. 174 numaralı Avgadı otobüsü durağa gelince bisikletleri yükleyip yola koyulduk. Erdemli merkezden sonra kuzeye dönen yol tırmanışla beraber Çiriş Arslanlı köylerinden kıvrılarak ilerledi. Hava serin olunca sıkıca giyinerek Avgadı kahvelerde indik. Açık bir lokanta bulunca kuşluk vakti çorba içtik. Hava bulutlu ve güneş az görünüyordu.

Yemek sonrası doğuya yönelip yola çıktık.

Giderken yavaş ilerledik çünkü bin 350m yüksekte olunca hava soğuktu. Avgadı merkezden çıkmadan yayla evlerinin bahçelerinde yere düşen elmalardan yedik. Kış başında elmalar şeker gibi olmuştu. Doğuya doğru evlerin bitimiyle makilik ile karışık ardıç ormanında ilerledik. Düz- geniş bir alanda sebze/ domates tarlasının yanından geçtik. Bu tarlada yazın domates üretimi yapılmış son kalan sebze kargıları (kamış), çubukları sökülmeden bırakılmış meyvenin dalları soğuktan kurumuştu. Tarlaların çevresinde dağınık halde birkaç ev vardı. Güney doğuya ilerleyen yolda az inişten sonra derin bir vadi manzarası karşımıza çıktı. Doğu karşıda görünen köyler, orman ve solda bir maden belirgindi. Yol güneye dönerek çam ağaçları ile ilerledi. Yol kenarında gölge olan, kuzluk (kuzey) yerler buz tutmuştu. Buzu fark edince daha dikkatli ilerledik. Az ileride sağa giden bozuk bir toprak yolda “Kaleboynu Yangın Kulesi” yazan tabela vardı. Kıvrılarak dik inişli ilerleyen yol Çerçili Köyü’ne vardı. Burası kendi halinde sakin bir köydü. Köy girişinde spor sahası, yanında geniş bir boşlukta kamyonlara meyve yüklenen rampalar vardı. Köyde kahve yoktu, küçük bir okul vardı. Yolda bir incir ağacı yapraklarını dökmüş sonradan çıkan meyveleri büyüyüp olgunlaşamamıştı. Aynı yoldan devam ederken Çerçili Köyü’nü çıkarken kiraz ve nar bahçelerini aşarak dereye vardık. Bu akarsu Sorgun Çayı olup kuzeyde Sorgun, Gavuruçtuğu tarafından doğarak Erdemli merkezden denize dökülür. Derenin yatağı sulak kısmı bolca çınar ve karacaağaçlarla kaplı sık orman gibiydi. Baharda ağaç yaprakları büyüdükçe sincaplar özellikle karacaağaçlara yuva yaparak burada gizlenme sağlarlar. Dere sonrası yol güneydoğuya dönerek hafif tırmanış başladı.

Yol, çevresinde çam ormanı ile ilerlerken arada bir güneş görünüyordu. Avgadı’dan sonra aşağı seviyeye, bin 350 metreden 700 metre rakıma inince soğuk azaldı. Hafif tırmanışla Fakılı köyüne ulaşarak kahvede çay molası verdik. Kahve Cami’nin karşısında yolu üstten gören balkonlu bir alandaydı. Kahvede oyun oynayan birkaç köylü vardı. Mola sonrası güneye vadi boyunca ilerlemeye başladık. Yol kenarında bir evin yanındaki tarla yeni sürülmüş toprak haki, koyu siyah renkli görünüyor kokusu da alınıyordu. Yol kenarında topraklardan patlayan sular minik şelaleler oluşturmuştu. Kösbucağı’na gelince durmadan devam ettik. Kösbucağı sonrası güneye ilerlerken solda bir su kaynağı bulunca durduk. Kaynaktan akan sular ve çevresinde oluklar, çınar ağaçları vardı. Buraya belediye asılan tabelada bazı yazılar vardı. Burası Kösbucağı’nın Köypınarı adlı bölgesiydi. Bol sulu ve yeşillikli bu alana 25 yıl kadar önce İçel Sanat Kulübü (İSK) ile yaptığımız gezilerle sıkça uğradığımızı anımsadım. Hatta burada, Köypınarı’nda çekilen bir fotoğrafta İSK kurucularından Semihi Vural ve ressam Doğan Akça görünüyordu. Su kaynağının olduğu yer yemyeşil ağaçlarla harika görüntüsüyle beraber ne yazık ki her taraf insanların bıraktığı çöplerle kirlenmişti. Temiz bir arktan gerdeme / su teresi koparıp yedim. Köypınarı kaynağında suyun sesi ve güneşte parlayan görüntüsü ile yaptığımız terapi bitince güneye doğru ilerleyip mezarlık sonrası orman işletme binası yanındaki kavşaktan sola dönerek Dağlı köyüne yöneldik. Hafif tırmanışlı sakin bu yolun deniz tarafında tatlı bir esintisi vardı. Saate bakarak deniz manzarası ve meltem ile yemek molası için durduk. Bir düzlükte, tarla yanında bulduğumuz boş sandıkları masa yaparak oturduk. Manzaralı yemek sonrası yolun sakinliği ile ilerlerken Dağlı Köyüne mezarlık ile giriş yaptık.

Köye girişte Dağlı Kalesi’nin duvarları uzaktan görünüyordu. Dağlı köy merkezi, kahve, okul ve bakkalı olan kendi halinde sakin bir yerleşimdi. Dağlı köyünde durmadan doğuya ilerlerken yolda rastladığımız belediye çalışanları trafik uyarı tabelalarını yerleştiriyorlardı. Yol güneydoğuya ilerlerken az tırmanışla beraber Karahıdırlı’nın köy evleri başladı. Köye giriş yolu çok dik olunca vaz geçerek güneye yöneldik. Burada küçük bir dereyi köprüden geçtik. Karahıdırlı Köyü, Hacıalanı yayla yolunda olduğundan kasap, bakkal ve fırını olan büyük bir merkezdi. Düz ve hafif çıkışlı yolda ilerlerken Tömük’ten gelen yola kavuşarak kuzeye yöneldik. Yine tırmanış ile sağdaki İlemin yoluna dönerek başka bir yokuşla karşılaştık. Bu yolda Belediye’nin yol genişletme çalışması nedeniyle çıkan toz rahatsız ediciydi. Çevremizdeki meyve bahçeleri ve sebze tarlaları ile ilerlerken İlemin Köyüne vardık. İlemin Köyü büyük bir yerleşimdi. Köyde okul ve kahve vardı. Hatta öğrenciler bizi görünce sevinçle selamladılar.

İlemin Köyü’nün adını yazılı kaynaklarda; güvenilir yer anlamında “Emin İl”den almaktadır.

İlemin’de yükseklik yayla gibi karasal iklim olmadığından tüm meyve/ sebze çeşitleri yetiştiriliyordu. Köyün çıkışında villa tipi site evlerin olduğu bir yaşam alanı, mahalle vardı. Yolun bundan sonraki bölümünde yükseklikten görünen şehir manzarası belirgindi. Dik ve kıvrılan yoldan yavaş ve dikkatlice ilerleyip Pınarbaşı’na vardık. Pınarbaşı girişinde “Koca Dere”nin adı gibi geniş, koca bir yatağı vardı ama dere kuruydu. Limon üretimi burada yaygın olduğundan, evlerin altındaki depolarda, toplanan limonlar sandıklara ayrılıp diziliyordu. Çiftepınar ve Elvanlı sonrası ana caddeden güneye yöneldik. Elvanlı yerleşimi geçimini tarım ile beraber Karacaoğlan deresinin serin sularında balık lokantaları oluşturup turizme canlılık katmışlardır. Özellikle yazın sıcak günlerinde suyun serinliğini arayanlar buraya gelerek ferahlarlar.

Güneye ilerlediğimiz yoldan D-400 ana yola kavuşunca karşıya dikkatlice geçerek sahile ulaştık. Deniz manzarası ve nemiyle doğuya doğru ilerledik. Gecikme yaşadığımız için hava kararmaya başlamıştı. Bin 400 metre yüksekten dağ havası soluyarak denizdeki iyotu hissetmek güzel bir histi. Davultepe’de yoldaşım Yavuz Abi’den ayrılarak vedalaştım. Kuzeye yönelerek eve vardım.

Günün özeti: Araç taşımalı olarak ve bir yoldaş ile gezi yapmak güzel oldu. Her yükseklikteki bitki örtüsünü izleyip doğada sakinliği yaşamak harikaydı. Köypınarı’nda yıllar öncesini hatırlayıp nostalji yapmak iyi oldu. Doğadan uzak kalmayın, hoşçakalın.

Avgadı araç taşımalı süre: 8sat, Mesafe: 64,35 kilometre

Katılımcı: Yavuz Bocak