Haber Merkezi
Geçtiğimiz günlerde Mersin Tabip Odası Başkanı Doktor İzzet Çalış ve Güney bölgesinde yer alan diğer Tabip Odaları temsilcileri Osmaniye’de bir araya gelerek hekimlerin sorunlarına ve Kulak Burun Boğaz (KBB) uzmanı olan bir hekime 109 milyon TL tazminat cezası verilmesine ilişkin bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıya Mersin dışında Adana, Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş ve Osmaniye tabip odaları da katıldı. Tabip Odaları, yapılan toplantının ardından bugün ortak bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
“Türkiye’de bir hekim aleyhine verilmiş en yüksek tazminat kararı”
Yapılan açıklamada, bir KBB uzmanı hekime geçtiğimiz ay yaklaşık 109 milyon TL tazminat cezası verildiği ve bu kararın Türkiye’de bir hekim aleyhine verilen en yüksek tazminat kararı olarak tarihe geçtiği ifade edildi.
Hekimlik mesleğinin hastaların yararına davranma, hasta özerkliğine saygı, adalet, yaşama saygı, gizlilik gibi tıp etiğinin temel ilkelerle korunduğunun belirtildiği açıklama şöyle devam etti:
“İyi hekimlik değerleri hekimlik mesleğinin temel taşıdır. Tıbbi uygulama hatalarında zararın oluşmasında tek sorumluyu sadece sağlık çalışanlarını işaret eden, sigorta-tazminat sistemine dayanak oluşturan birey odaklı yaklaşım yerine sağlık hizmetinin bütüncül bir hizmet olduğu yaklaşımı daha adil ve hakkaniyetli bir yaklaşımdır. Çünkü sağlık hizmetinde oluşan zarar; çalışma ortamıyla, altyapı olanaklarıyla, tıbbi malzemeyle, örgütlenme biçimiyle, yönetsel boyutu ile birçok etmene bağlıdır. Oluşan zarar her zaman hekimin kusuruna bağlı olmayıp sağlık hizmetinin doğasından kaynaklanan veya sağlık hizmetinden kaynaklı zarar olabilir.
“Tıbbi malpraktis davaları arttı”
Son yıllarda tıbbi malpraktis davaları hızla artmıştır. Bunlar arasında öne çıkan etmenler hastalar ve genel olarak toplumun tutumu, politikacıların, medyanın ve bazı hukukçuların hekime karşı olumsuz tutumları, sağlığın piyasalaşması, olumsuz çalışma koşuları, niteliksiz tıp fakülteleri, bazı hekimlerin mesleki etik ihlalleridir.
Hekimlik mesleğinde kasten hastaya zarar vermek neredeyse imkânsızdır. Buna rağmen, kasten tıbbi uygulama hatası varmış gibi uygulanan orantısız cezalar toplumda adalet duygusunu, hekimlerin mesleki onurunu zedelemekte, hem de hekimlerin mesleki motivasyonu derinden etkilemektedir. Bu kadar yüksek tazminatlar aynı zamanda halkın sağlığa erişimini zorlaştırmakta, toplumsal vicdanı yaralamaktadır.
“Sağlık hizmeti tüketim malzemesi değildir”
Hasta hekim ilişkisi müşteri-hekim ilişkisi değildir. Sağlık hizmeti tüketicilik çerçevesinde ele alınamaz. Hastayı tüketici, hekimleri tüketiciye hizmet sunan kişi olarak nitelemek tıp bilimini ve insan yaşamını hafife almaktır. Tıbbi uygulama hatası konulu davaların sıradan tüketim malzemesi satın alma sözleşmelerinin ihlali ile aynı prosedüre tabi tutulması tüketici mahkemelerinde görülmesi tıp mesleğinin ana konusunun önemsizleştirilmesi, sağlığa ulaşım hakkı gibi anayasal bir değerin adeta tüketim malzemesi gibi algılanması sonucunu doğurmaktadır.
“Hekimler hasta ile doğrudan temas kuran branşlardan uzaklaşıyor”
Yüksek tazminat baskısı hekimlerin hasta ile doğrudan temasın yoğun olduğu branşlardan uzaklaştırmakta, TUS sınavlarında genel cerrahi, beyin cerrahisi, kalp-damar cerrahisi, çocuk sağlığı ve hastalıkları ile kadın hastalıkları ve doğum gibi alanlar artık tercih edilmemektedir. Hekimler daha çok hasta ile temas olasılığının düşük olduğu branşlara yönelmektedir. Artan dava baskısı nedeniyle hekimler arasında defansif tıp uygulamaları yaygınlaşmaktadır.
“Kamusal fon kurulmalıdır”
Hasta-hekim arasındaki ilişkinin bozulması, sağlıkta şiddet olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm bu olumsuzluklardan dolayı yurt dışına hekim göçü hızlanmıştır. Bu tablo, yalnızca hekimlerin değil, toplumun sağlıklı yaşam hakkının da giderek zayıflamasına yol açmakta ve halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu ülkemizi ciddi maddi zarara uğrattığı gibi hastalarımızın hekime ulaşmasını zorlaştırmaktadır. Sistemdeki aksayan yönlerin ivedilikle ele alınmalı, sağlık hizmeti sunumunda zarar gören kişilerin zararlarının bir an önce karşılanmasına yönelik ‘kamusal fon’ kurulmalıdır. Komplikasyon veya tıbbi malpraktis nedeniyle mağdur olan hastaların zararları bu fondan karşılanmalıdır. Bu hasta içinde hekim içinde insani ve hakkaniyetli bir yöntemdir.
Halen devam eden yargılama sürecinde bilime dayalı adil bir karar verilmesini umuyor, tüm kamuoyunu süreci sağduyulu bir şekilde takip etmeye davet ediyoruz.”