Özel Haber

İHD Mersin Şubesi Eş Başkanı İnci: “Çocuk işçiliğini olağanlaştıran her politikanın karşısında olacağız”

Geçtiğimiz günlerde Mersin’de 16 yaşındaki Alperen Uygun’un bir inşaatın 3’üncü katından asansör boşluğuna düşerek hayatını kaybetmesinin ardından, Şanlıurfa’da 15 yaşındaki Sedat Kurt ile 16 yaşındaki Yakup Güneş de inşaat çökmesi sonucu hayatını kaybetti. Çocukların yaşam haklarını savunacaklarını söyleyen İHD Mersin Şubesi Eş Başkanı Gazi İnci, “Çocuk işçiliğine karşı sıkı bir denetim mekanizması kurulmalı ve ağır yaptırımlar uygulanmalıdır” dedi.

Abone Ol

Haber / Barış Çoban

Türkiye’nin ilk Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) Projesi okulu olarak açılan Mersin’in Anamur ilçesindeki Rüştü Kazım Yücelen Mesleki Eğitim Merkezi’nin 11. sınıf öğrencisi olan 16 yaşındaki Alperen Uygun, staj yaptığı asansör firmasıyla birlikte gittiği inşaatta 3’üncü kattan asansör boşluğuna düşerek hayatını kaybetmişti. Uygun’un ölümünün ardından dün Şanlıurfa’da, 15 yaşındaki Sedat Kurt ve 16 yaşındaki Yakup Güneş isimli iki çocuk işçi, inşaat çökmesi sonucu hayatını kaybetti. Üç işçi ise yaralandı. Son günlerde artan çocuk işçiliği ve ölümleriyle ilgili İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şubesi Eş Başkanı Avukat Gazi İnci ile konuştuk.

“Çocuklar ölüme gönderiliyor”

Türkiye’de çocukların ucuz işgücü olarak kullanıldığını savunan İnci, son günlerde yaşanan çocuk işçi ölümlerine de değinerek, “Son günlerde hepimizin yüreğini ezen iki haberle sarsıldık. Mersin Anamur’da, Rüştü Kazım Yücelen Mesleki Eğitim Merkezi’nin 11. sınıf öğrencisi 16 yaşındaki Alperen Uygun, MESEM uygulaması ile çalıştırıldığı inşaatta üçüncü kattan asansör boşluğuna düşerek hayatını kaybetti. Bundan yalnızca birkaç gün sonra Şanlıurfa’da bir iş yerinde beton dökümü sırasında meydana gelen göçükte 15 yaşındaki Sedat Kurt ve 16 yaşındaki Yakup Güneş; iki çocuk işçi yaşamını yitirdi. Bu coğrafyanın çocukları sermayenin ucuz işgücüne dönüştürülmüş bir halde ölüme gönderiliyor. 2025 boyunca onlarca çocuğun iş cinayetlerinde aramızdan koparıldığı gerçeği, yüzleşemediğimiz hakikatlerimiz en sarsıcı olanıdır. Alperen’in, Sedat'ın, Yakup'un ve diğer onlarca çocuğun ölümü bir ‘kaza’ değil, bir düzen tercihiydi” dedi.

“Türkiye’de çocuk işçiliği artıyor”

Türkiye’de çocuk işçiliğinin her geçen yıl daha görünür hale geldiğini anlatan İnci, “Bunun nedeni yalnızca ailelerin yoksullaşması değil; aynı zamanda devletin eğitim politikalarının çocukları korumaktan uzaklaşması, sermayenin kollarına teslim edilen bir beden iş gücüne dönüştürmesidir. Aileler temel yaşam giderlerini karşılayamaz hale geliyor, çocuklar eve katkı sunma baskısıyla erken yaşta çalışmak zorunda kalıyor. Ayrıca okulların niteliğinin düşmesi, gelir eşitsizliğinin derinleşmesi, sosyal destek mekanizmalarının zayıflığı da çocukları işgücüne iten diğer ana nedenler” diye kaydetti.

“MESEM, çocukları ucuz işgücüne dönüştüren bir yapıya dönüşmüş durumda”

MESEM uygulamasına da değinen İnci, “MESEM, yoksul çocuklara ‘mesleki eğitim’ olarak sunulsa da, sahada karşılığı artık çok net: Çocuk işçiliğinin kurumsallaşmış hali. Staj adı altında çocuklar ağır işlerde, tehlikeli ortamlarda, iş güvenliğinden yoksun biçimde çalıştırılıyor. Beton dökümü, kalıp işleri, asansör boşluğu… Bunlar ‘eğitim sistemi’nin değil, ‘sermaye sistemi’nin bir parçasıdır. MESEM modeli çocukları ucuz işgücüne dönüştüren bir yapıya dönüşmüş durumda. Çocukların temel hakkı olan eğitim hakkı; sermayenin ihtiyacına göre şekillenen bir çalışma hayatına dönüşüyor. Yoksulluğa mecbur bırakılmış çocukların, staj denilerek sömürülmesi sırasında ölümü bu sistemin açık bir ifşası niteliğinde” açıklamasında bulundu.

“Çocukların geleceğini savunmak sorumluluk değil insanlık borcudur”

Çocukların yaşam haklarını savunacaklarını dile getiren İnci, “Sorunun çözümü uzakta değil; Çocukların bulunduğu her iş kolu ciddi biçimde denetlenmeli, eğitimi değil üretimi önceleyen uygulamalara son verilmeli. MESEM gibi programlar acilen gözden geçirilmeli, çocukları sermayenin ucuz işgücü haline getiren bu model kaldırılmalı veya uzmanların görüşüyle eğitim odaklı bir sisteme kökten evrilmeli. Yoksul ailelere güçlü eğitim desteği sağlanmalı. Zorunlu eğitimin gerçekten nitelikli hale getirilmeli, çocukların eğitim masraflarının tamamen devlet tarafından karşılanarak çocukların eğitimden kopmasını önleyecek mekanizmalar oluşturulmalı. Çocuk işçiliğine karşı sıkı bir denetim mekanizması kurulmalı ve ağır yaptırımlar uygulanmalıdır. Bizler biliyoruz ki bir ülke çocuklarını koruyamıyor, sahiplenemiyorsa; artık övünecek hiç bir değeri kalmamıştır. Kalem tutmadan iş katliamına maruz kalan sadece çocuklar değil aynı zamanda geleceğimizdir. İnsan Hakları Derneği olarak çocuk sömürüsü ve katliamlarının elbette ki takipçisi olacağız. Çocuk işçiliğini olağanlaştıran her politikanın, her düzenlemenin ve her ihmalkârlığın karşısında olmaya devam edeceğiz. Çocukların emeğini, geleceğini ve yaşam hakkını savunmayı bir sorumluluk değil, bir insanlık borcu olarak görüyor, tüm kamuoyunu bu duyarlılığı yükseltmeye çağırıyoruz” diye belirtti.