İki teker üstünde bisiklet keşif gezisi 2 Haziran 2022

Abone Ol

Keşif rotası / güzergah:

Sarılar- Tepeköy- Gölpınar- Paşapınarı- Gavuruçtuğu- Hacıalanı- Tömük

Mesafe: 70km süre: 9 saat en yüksek rakım: 1732m

Tırmanış: 1732m iniş: 2433m

Gidiş: otobüs taşımalı (Nirvana hazırlık)

Erdemli kuzeyinde en üstteki Sorgun köyü(yayla) ile Mezitli kuzeyindeki Tepeköy arasındaki bölgelerde yer yer 1700- 1800m yüksekliklerde bitki örtüsü sürekli değişir.
Tepeköy Mersin bölgesinin en batı ucundaki son köy(yayla) yerleşim alanı olup en önemli geçim kaynağı şeftali meyvesidir. Kırsalda uzak bölgede olduğu için köy ortamını hala yaşatmaktadır. Batısındaki Gölpınar göleti sulama amacıyla Tepeköy, Kocayer, Sarılar’a su olanağı sağlamaktadır. Gölpınar’dan batıya giden yol Sorgun’da Ayrancı ve Karaman’ bağlanmaktadır.
Yine yeni bir rotada keşif yapmak üzere Belediye otobüsüyle bisikleti taşıyarak Sarılar'a geldim. Önceden motorla gittiğim bu yolu bisiklet ile tecrübe etmeyi düşündüm.

Sarılar’dan itibaren Tepeköy çevresinde baharın canlılığı ağaçların yemyeşil yaprakları fark ediliyordu. Tepeköy’e girişteki petrolde çalışanlar Beni görünce çağırıp çay ikram ettiler. Sohbet ederken çevre hakkında bilmediklerimi sorup öğrendim. Yolun en zor bölümünün, dere sonrası çıkıştaki uzun ve dik yokuş olduğunu öğrendim. Şansımı deneyip dere sonrası bir araç gelirse bisikleti götürmek için yardım istemeye niyetlendim. Gidemezsem yedek plan olarak, bahçe aralarından Kocayer’e dönecektim. Tam deredeyken gelen bir kamyonete bisikleti yükleyip araca geçtim. Kıvrımlı yokuşları tırmanırken yolun zorluğunu daha iyi gördüm. Şoför ile tatlı bir sohbete başladık. Adının Sedat olduğunu, yaylada bir ev için pencere montajına gittiğini ve bizim girişteki mahallede komşu olduğumuzu öğrendim. Gölete giden yolun tırmanışı bitince düzlükte evlerin ve Caminin yapılmasıyla Gölpınar’ın(Çatak)bir mahalle haline dönüştüğünü gördüm. Ayrıca sürekli çoğalan mermer ocakları Arslanköy’e giden yolu bozmuştu. Batıya ilerleyen yol az sonra Gölpınar göletine vardı. Bu gölet 25 yıl kadar önce tarım sulaması için yapılmıştı. Gölet sonrası yol asfalttan toprağa dönüştü. Batıya ilerledikçe toprak yolun çevresinde küme şeklinde oluşmuş evler vardı. Bu evlerin yakınındaki tabelalarda; Mağaragölü, Kazangöl, Kıvrımgöl gibi isimler vardı. Yaklaşık beş km kadar gidince araçtan inip şoföre teşekkür ederek vedalaştım. Sakin olan toprak yoldan batıya, bilinmeze doğru ilerlemeye başladım. Rakım 1688m olan ağaçsız bölgede evler ve çadırlar bitince güneyden gelen kuvvetli rüzgar bazen bisikleti yere düşürecek kadar esiyordu. Batıya ilerlerken çevremde hiç ağaç yoktu, sadece düzlükte çalı bitkisi keven ile içinde yabani çiçekler vardı. Yaklaşık beş km sonra güney batıdaki tepede karşıma çıkan manzara hiç hoş değildi; mermer ocaklarının tepeleri tıraşlamış gibi bozduğu görünüyordu. Ağaçsız bölge bitince genç sedir ağaçlarından oluşan kümeler halinde ormanlar başladı. Az daha ileride sulak alanlar, koyaklar (mini dere yatağı) başlayınca hemen kavak ve söğüt ağaçları belirginleşti.

İlk görünen evlerle beraber güneyde, anlatılan Hacıalanı yolu görünüyordu. Evlere yaklaştıkça kiraz ağaçlarındaki meyveler büyümüş olgunlaşıyordu. Bol ağaçlı virajdaki bir pınarda mola vererek elimi- yüzümü yıkadım, suyumu doldurdum. Pınarın hemen arkasındaki bir kaya yapısı delikleri ve oluşumuyla ilginçti. Az daha ileride yeniden başlayan, sıklaşan evlerin olduğu yerleşimin “Gavuruçtuğu yaylası” olduğunu öğrendim. Kapalı bakkaldaki bir köylüye yer sorduğumda oldukça soğuk davrandı; ben de bu durumu umursamadan devam ettim. Kavşakta yol ikiye ayrıldı. Batıya giden yolun daha zor olduğunu, buranın Sorgun’dan (Toros) Ayrancı’ya uzandığını öğrendim. Kolay olan ve güneye giden Hacıalanı yolunu tercih ederek toprak yoldan devam ettim. Az ilerleyince hemen tırmanış başladı. Düzlükte bir çam ağacı altında yemek molası vererek dinlendim. Gölpınar tarafından gelirken uzaktan gördüğüm çok sayıda mermer ocağı her yeri sarmış, hatta yolun virajlı kısımlarında devrilen blok mermerler çevre kirliliği oluşturmuştu. Ayrıca, yolda karşımdan gelen mermer yüklü kamyonlar, tırlar can çekişir gibi gürültü ve toz çıkarıyordu. Bazı yerlerde terk edilmiş başka ocaklar enkazlarıyla çırılçıplak kalmışlardı.

Yokuşların bittiği ümidiyle güneye ilerlerken ilk evleri gördüğümde Hacıalanı’na geldiğimi düşünerek sevindim. Ne yazık ki hem yokuşlar bitmemiş hem de merkeze gelmemiştim. Bu mahalle yeni, hayvancılık yapanlar tarafından oluşturulmuştu. Daha önceki gelişlerimde, Sıraç- Muratsofu’dan geldiğimiz yolda rakım 1550m di. Az daha gayretle yokuşu tırmanıp Hacıalanı merkeze saat 14 gibi vararak kahvede çay molası verdim. Yaz sezonu başlamadığı için çevre sakindi. Kahveci Hüsamettin ile tanışarak sohbet ettim. Çay sonrası güneye ilerlerken batıdaki vadide Sorgun barajının yapımı için kamyonların yoğun hareketi görünüyordu. Hacıalanı çıkışında yolun sağında, orman içine beton kamyonlarının bıraktığı atıklar doğada kötü görüntü oluşturuyordu. Bu kötü görüntü sonrası 1400 m yüksekte sedir ardıç ve akçam ağaçlarının oluşturduğu orman ile ilerleyen yolun sakinliği dinlendiriciydi.

Tömük’e giden bu yolu daha önceden bildiğim için rahat gidecektim. Ama unuttuğum köyün çıkışındaki yokuşlardı. Onları da bitirip uzun inişli yoldan üzerimi sıkı giyinip Karahıdırlı Boyalıçeşme’ye kadar hızlı ve tedbirli ilerledim. Sedir ve ardıç ağaçlarının oluşturduğu yoğun ormanda kuş sesleri ile rüya gibi bir yoldu burası. Yol üzerindeki bir yön tabelasında “Kiraz diyarı Karafrenk yaylası” yazıyordu. Bu yolu yeni fark ettiğim için bir dahaki sefere gelmeyi düşünerek ayrıldım. Az ilerideki bir tepede aşağıdaki köyler ve şehir görünüyordu. Gözümün önünde bir anda batıya doğru uzanan yolda bir vadi ve köy belirdi. Burasının, Çamlı köyünün Fırzin mahallesi olduğunu anladım çünkü daha önce haritadan bakmıştım. Hızlıca ilerleyen yolda Boyalıçeşme’de tekrar durup çay molası verdim. Burası yazın yaylacıların uğrak yeri, büyük bir yerleşimdi. Burada kahve, kasap, fırın olan çarşı vardı ve yazın oldukça hareketliydi. Ayrıca bu köyden 1974 yılı sonrası Kuzey Kıbrıs’a göç edenler olmuştu. Çay sonrası yola devam ettim. Yukarı seviyelerde, 1700m den aşağıya indikçe hava ısınıyordu. İleride bir boşlukta şortumu giyerek inişli olan Tömük yolundan devam ettim. Sonrasında Kargıpınarı’na yönelerek Mezitli’ye ulaştım. Denize doğru geldikçe sıcakla beraber yorgunluk hissediliyordu.

Günün özeti: Bu gezi ile önemli hedeflerimden olan bu yolu tamamlamıştım. Tekrar aynı bölgeye gelirsem farklı yön ve yollardan gelmeyi düşündüm. Kırsalda sakinlik ile ilerlemek insana yolun, doğanın kendine ait olduğunu hissettiriyor. Hayalinizi büyük tutarak büyük hedeflemeyi unutmayın. Yeni maceralarda buluşmak dileğiyle.