Özel Haber

Mersin Barosu: "Devletin görevi çocuğu cezalandırmak değil korumaktır"

Mersin Barosu Çocuk Hakları Merkezi, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada konuşan Mersin Barosu Çocuk Hakları Merkezi Sorumlusu Çiğdem Ataş Erçolak, “Çocuklara yönelik her türlü istismar ve şiddette etkin soruşturma yürütülmeli ve caydırıcı yaptırımlar uygulanmalıdır” dedi.

Abone Ol

Haber / Ayşe Ay

Mersin Barosu Çocuk Hakları Merkezi, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle Mersin Adliyesi’nde yer alan baro odasında bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya Mersin Barosu Başkanı Gazi Özdemir, Mersin Barosu Yönetim Kurulu Üyeleri ve avukatlarda katıldı.

“Gazze’deki bir çocuk, Avrupa’daki bir çocuk kadar değerlidir”

Mersin Barosu Çocuk Hakları Merkezi Sorumlusu Çiğdem Ataş Erçolak yaptığı açıklamada, çocukların tüm dünyada tehdit altında olduğunu savunarak, “20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nü coşkuyla kutlamamız gerekirken; Çocukların yaşam hakkına yönelen tehditler, istismar, şiddet ve ağır ihlaller karşısında derin bir endişe, kaygı ve güçlü bir sorumluluk çağrısı içerisindeyiz. Gazze’de aylardır süren saldırılar sonucunda binlerce çocuk hayatını kaybetmiş, yaralanmış, ailesiz kalmış veya en temel yaşam koşullarından mahrum bırakılmıştır. Bu durum, yalnızca bir savaş gerçeği değil; uluslararası hukukun ve insanlığın ağır bir ihlali olarak karşımızdadır. Daha da üzücü olan, çocuk haklarını ve insan haklarını savunduğunu iddia eden kimi Avrupa ülkelerinin, kendi çocuklarına gösterdiği hassasiyeti Gazze’deki çocuklar için göstermemesi, uluslararası hukuk ve vicdan açısından kabul edilemez bir çifte standarttır. Oysa çocukların yaşam hakkı; coğrafyaya, dine veya politik çıkarlara göre değişmez. Gazze’deki bir çocuk, Avrupa’daki bir çocuk kadar değerlidir” dedi.

“Türkiye’de çocuklara yönelik ihlaller sürüyor”

Türkiye’de de çocuklara yönelik ihlallerin devam ettiğini açıklayan Erçolak, “Türkiye’de çocuklara yönelik istismar, ihmal, şiddet ve çocuk cinayetleri hâlâ en ağır toplumsal sorunlarımız arasındadır. Henüz bir çocuğumuzun acısını unutmadan bir yenisiyle karşılaşmaktayız: Ağrı’da Leyla, Mersin’de Müslüme, Diyarbakır’da Narin, Tekirdağ’da Sıla, İstanbul’da Şirin, Anamur’da ders adı altında şiddete maruz bırakılan özel gereksinimli çocuklarımız, Davultepe Sevgi Evleri’nde kötü muameleye maruz kalan çocuklarımız, Tarsus’ta istismara uğrayan çocuklarımız, Şanlıurfa’da katledilen 5 yaşındaki yavrumuz… Bu örneklerin her biri, çocuk koruma mekanizmalarının güçlendirilmesi gerektiğini gösteren acı gerçeklerdir” ifadelerini kullandı.

“Çocuk suçlu yoktur”

Türkiye’de çocukların suça sürüklendiğini anlatan Erçolak, “Son dönemde gündeme gelen ve suça sürüklenen çocukların yetişkinlerle aynı usullerle yargılanmasına zemin hazırlayabilecek düzenleme girişimleri, çocuk adalet sistemi açısından son derece sakıncalı ve kesinlikle kabul edilemez niteliktedir. Bir çocuğu suça sürükleyen nedenler; yoksulluk, eğitimden kopuş, aile içi şiddet, istismar, sosyal destek eksikliği, barınma sorunları ve toplumsal eşitsizliklerdir. Çocuğu suça iten koşullarla mücadele edilmesi gerekirken, onları yetişkin ceza sistemiyle yargılamaya çalışmak; çocuğun üstün yararı ilkesine, BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye, Anayasa’ya ve modern çocuk adaletinin tüm ilkelerine açıkça aykırıdır. Devletin görevi çocuğu cezalandırmak değil; korumak, desteklemek, iyileştirmek ve topluma kazandırmaktır” diye belirtti.

“Çocuk adalet sistemi koruyucu ve iyileştirici bir yaklaşım temelinde güçlendirilmelidir”

Çocuk haklarını ilişkin taleplerini açıklayan Erçolak, “Çocuğun üstün yararı tüm kamu politikalarında ve yargı süreçlerinde temel ilke olmalıdır. Çocuklara yönelik her türlü istismar ve şiddette etkin soruşturma yürütülmeli ve caydırıcı yaptırımlar uygulanmalıdır. Gazze’de çocuklara yönelik ihlaller durmalı; uluslararası toplum çifte standardı terk ederek etkili adımlar atmalıdır. Çocuk suçlu yoktur; suça sürüklenen çocuk vardır. Çocuk adalet sistemi koruyucu ve iyileştirici bir yaklaşım temelinde güçlendirilmelidir. Eğitim, sosyal hizmet ve koruyucu-önleyici mekanizmalar güçlendirilmelidir. Devlet, çocuklara ilişkin anayasal ve uluslararası yükümlülüklerini eksiksiz şekilde yerine getirmelidir” diye kaydetti.