Mersin’i Unutmayalım

Abone Ol

Türkiye’nin incisi Mersin, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle adeta bir açık hava müzesi. Ancak bu değerler ne yazık ki yeterince korunmuyor ve tanıtılmıyor. Turizm denince akıllara ilk olarak Ege ve Akdeniz’in gözde noktaları gelirken, Mersin’in eşsiz kültürel mirası çoğu zaman gölgede kalıyor. Oysaki bu kadim şehir, Efes gibi tarihin tozlu sayfalarını aydınlatacak potansiyele sahip. Mersin, Kızkalesi’nden Kanlıdivane’ye, Tarsus’taki tarihi St. Paul Kuyusu’ndan Soli Pompeiopolis’e kadar birçok önemli kültürel mirası barındırıyor. Ancak bu zenginlikler hak ettikleri değeri görmüyor. Bugün bir Efes antik kentinde ya da Kapadokya’da gördüğümüz gece müzesi uygulamaları, ışıklandırma projeleri ve sanatsal etkinlikler neden Mersin’de de hayata geçirilmesin?

Kültürel mirasın korunması ve turizme kazandırılması için, öncelikle farkındalık yaratılmalı. Bunun için Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Mersin’i stratejik bir kültürel turizm merkezi olarak görmesi ve özel projeler geliştirmesi gerekiyor. Örneğin; antik kentlerde gece turları, açık hava sergileri, konserler ve tematik etkinlikler düzenlenebilir. Ören yerlerinin altyapısı geliştirilmeli; ziyaretçilere hem tarihsel hem de modern bir deneyim sunulmalı. Ayrıca, Mersin’in yerel halkı da bu süreçte önemli bir rol oynuyor. Kültürel mirasın korunması sadece devlet politikalarıyla değil, halkın bilinçlendirilmesiyle de mümkün. Eğitim programları, festivaller ve atölyelerle insanlar, tarihi zenginliklerinin farkına varabilir ve sahip çıkabilir. Unutmayalım ki, bir kentin kültürü ve tarihi, o kentin kimliğidir. Eğer biz bu kimliği koruyamazsak, sadece Mersin’in değil, ülkemizin değerlerinden de bir parça kaybetmiş oluruz. Bu nedenle, Mersin’in tarihine, kültürüne ve mirasına hak ettiği değeri vermek hepimizin sorumluluğu.