Tarsus, tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, medeniyetlerin yollarının kesiştiği bir şehir… Bugün o yollar yeniden sanat, müzik ve kültürle doluyor. 4. Uluslararası Tarsus Festivali için geri sayım başladı. Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin özen ile hazırladığı bu büyük organizasyon, sadece bir etkinlik değil; bir kentin kimliğini, ruhunu ve enerjisini yeniden hatırlama fırsatı aslında.
7-8-9 Kasım tarihleri boyunca Tarsus, üç günlüğüne adeta bir açık hava sahnesine dönüşecek. Şehrin dört bir yanında, sabahın ilk ışıklarından geceye kadar sürecek etkinlikler; sanattan gastronomiye, tiyatrodan müziğe, çocuk atölyelerinden sergilere kadar geniş bir yelpazede halk ile buluşacak. Üstelik bu yılın programı öyle zengin ki; her yaştan insanın kendine ait bir köşe bulabileceği bir festival kurgulanmış.
Kültür, Sanat ve Sosyal İşler Dairesi Koordinatörü, Opera Sanatçısı Bengi İspir Özdülger’in de ifade ettiği gibi, amaç Tarsus’un değerinin bilinir olmasını sağlamak. Bu söz, aslında her şeyi özetliyor. Çünkü Tarsus, sadece tarihî yapılarıyla değil, yaşayan bir kültür mirası ile de var ve bu festival, o mirası modern bir dille anlatmanın yolu.
Programda dikkat çeken çok sayıda etkinlik var. Tarsus’un çocukları kukla atölyelerinde eğlenirken, meydanlarda dans gösterileri, sanat sergileri ve halk oyunları sahnelenecek. Söyleşi alanlarında ise Türkiye’nin tanınmış isimleri bilgi ve deneyimlerini paylaşacak. İlber Ortaylı’dan Nasuh Mahruki’ye, Danilo Zanna’dan Nihat Sırdar’a kadar birçok değerli konuk, Tarsus’un tarihî atmosferinde halk ile buluşacak.
Elbette bu coşkunun zirvesi, konserlerde yaşanacak. Festivalin ilk akşamı Haluk Levent, ikinci akşamı ise Fatma Turgut sahne alacak. Cumhuriyet Meydanı’nda binlerce kişi, müziğin ve birlikteliğin keyfini çıkaracak. Bu konserler sadece birer müzik performansı değil; halkın bir arada olma, kente sahip çıkma duygusunun da bir yansıması olacak.
Bir başka dikkat çeken unsur da festivalin herkes için erişilebilir olması. Etkinliklerin büyük bölümü ücretsiz. Yani Tarsuslu, Mersinli ya da çevre illerden gelen herkes; sanatla, kültürle, müzikle iç içe bir hafta sonu yaşayabilecek. Bu, bir belediyecilik başarısından öte, sosyal bir bilinç göstergesi.
Festivaller sadece eğlenmek için değildir; bir kentin hikâyesini anlatmanın en güzel yollarından biridir. Tarsus Festivali de tam olarak bunu yapıyor. Şehrin geçmişine sahip çıkarken, geleceğe dair umut veriyor. Bir kent, sokaklarında sanat yankılanıyorsa, insanları aynı sofrada buluşabiliyorsa, orada yaşam vardır.
Bu yıl yine dolu dolu geçeceğe benzeyen Tarsus Festivali, sadece üç günlük bir etkinlik değil; Mersin’in kültürel hafızasına kazınacak bir buluşma olacak.