Haber / Aysun Koç Aydoğan

Düğünler, hayatın en yoğun duygularının yaşandığı, hem eğlenceli hem de hüzünlü anların harmanlandığı günlerdir. O anları kalıcı kılmak ise fotoğrafın gücüyle mümkün oluyor. 500’den fazla düğüne tanıklık eden, karelerine bakanlara yıllar sonra bile heyecanı, umudu ve sevdikleriyle yaşadıkları unutulmaz anları yeniden yaşatan Mersinli fotoğraf sanatçısı Emre Nesli, uzun zamandır üzerine çalıştığı "Bir Tür ve Meslek Olarak Düğün Fotoğrafçılığı" tezini Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde jüriye sundu ve yaptığı mesleği akademik bir boyuta da taşımış oldu.

Whatsapp Image 2025 09 09 At 12.29.53 (1)

Emre’ye göre “düğün fotoğrafı” hepimizin hayatında bir şekilde yer eden, ama çoğu zaman sadece hatıra olarak gördüğümüz bir şey. Bu gelenek, Türkiye’de toplumsal normlardan modernleşme süreçlerine, görsel kültürden bireysel tercihlere kadar pek çok şeyi yansıtıyor. Emre Nesli tez çalışmasında, düğün fotoğrafçılığını hem fotoğrafçıların hem de çiftlerin gözünden ele alarak, fotoğrafın arşivlerdeki konumundan sanat ve meslek boyutuna uzanan çok katmanlı bir dönüşümü ortaya koyuyor. Fotoğrafları uluslararası alanda defalarca kez ödüle layık görülen Emre Nesli, Wedding Photojournalist Association sayfasında 2024 yılında belgesel ve sanatsal kategorilerde Avrupa’nın en iyi ilk 100 fotoğrafçısı arasında gösterildi. Ayrıca verdiği eğitimler ve emrenesliphotograpy Instagram hesabında gerçekleştirdiği canlı yayınlar da bu mesleği yapmak isteyenlere katkı sunuyor. Sanatçı ile bir süre önce yaptığımız röportajı onun çiçeği burnunda tezi vesileyle tazeledik. Hem geleneksel hem de akademik bakış açısıyla düğün fotoğrafçılığına dair bir söyleşi sizlerle…

Fotoğraf yolculuğun nasıl başladı?

Whatsapp Image 2025 09 09 At 12.29.53 (2)

Fotoğraf tutkum kuş gözlemciliği ile başladı. İlk kuş gözlemime ise beni yakından tanıyan pskiyatristimin önerisi ile gittim. Sonrasında Mersin Fotoğraf Derneği’nde aldığım kurs ve tanıştığım hocalar ile pekişti. Özellikle Adnan Sarı, İsmail Kayadelen ve Eyüp Karakuş’un üzerimde büyük etkisi oldu. Daha sonra İstanbul’a gidip Muammer Yanmaz’dan eğitim aldım. Bu süreçte hem iş hayatına hem de fotoğraf asistanlığına atıldım. Ekipman alabilmek ve kurslara gidebilmek için profesyonel olarak ilaç mümessilliği yaptım. Düğün fotoğrafçılığına geçişim ise, sanatsal ve ticari fotoğrafçılığın şekillenmesiyle devam etti.

Fotoğraf senin için ne ifade ediyor? Hayatındaki izleri nasıl?

Whatsapp Image 2025 09 09 At 12.29.54 (2)

Fotoğraf bana adeta bir miras gibi geldi. Çocuklukta dedemin avcılığı ile başlayan ve gözlemle devam eden kuşlara ilgim bana bir miras oldu. “Tetiğe değil deklanşöre basmak” benim için çok şey ifade etti. Dedem amatör bir fotoğrafçıydı, Mersin’deki Kızkalesi’nin uzun pozlama karelerini çekmeyi severdi. O zamanlar anlam veremediğim bu karelere yıllar sonra bakınca, fotoğrafçılığın bana aktarılmış bir miras olduğunu hissettim. Kuşlara ilgim de bu bağın bir parçası. Çocukken dedemle gittiğim avlardan sonra kuşları izlemeye başladım ve bugün hâlâ kuş seslerini tanırım. Kuşların anlık hareketleriyle fotoğraf arasında büyük bir benzerlik görüyorum, onların da kısa ve yakalanması zor anları var.

Peki, sence fotoğrafın değeri yıllar içinde değişti mi?

Whatsapp Image 2025 09 09 At 12.29.54 (4)

Evet, bence geçmişte daha değerliydi. Filmler, banyolar, kimyasallar derken üretim zahmetliydi. Bugünse herkesin cebinde bir kamera var. Telefonla fotoğraf çekmek kolay ama gerçek bir fotoğraf üretmek hâlâ bilgi, emek ve estetik gerektiriyor. Bu durum gazetecilikteki “vatandaş haberciliği”ne benziyor. Herkes fotoğraf çekebilir ama onun sanat olabilmesi için arkasındaki hikâye, anlatı, duygu ve etik değerler çok önemli.

Fotoğrafçılıkta ekipman mı, ruh mu sonucu daha çok belirliyor?

Whatsapp Image 2025 09 09 At 12.29.54 (3)

En iyi ekipman bile tek başına anlam ifade etmiyor. Son yıllarda düğün fotoğrafçılığı büyük bir dönüşüm yaşadı. Stüdyolardan dış mekâna taşınan çekimler, dijitalleşmenin etkisiyle hızlandı; film yerini sensörlere bıraktı, yapay ışık kaynaklarının önemi azaldı. Sınırsız çekim imkânı ise ustalık ve özeni gölgelerken, popüler kültürün etkisiyle çiftlerin talepleri birbirine benzemeye başladı. Yine de duyguyu, estetiği ve gerçekliği yakalayabilen fotoğrafçılar değerini koruyor. Çünkü fotoğrafın kalbinde hâlâ insan var. Eğer fotoğraf izleyicide bir his uyandırmıyorsa, hangi makineyle çekildiğinin hiçbir önemi yok. İnsan gördüğü karede annesini, çocukluğunu ya da bir anısını buluyorsa, o fotoğraf artık onun olur.

Yaptığın belgesel düğün fotoğrafçılığını nasıl tanımlarsın?

Mersinliler 4 Aralık sabahına trafik kriziyle uyandı
Mersinliler 4 Aralık sabahına trafik kriziyle uyandı
İçeriği Görüntüle

Whatsapp Image 2025 09 09 At 12.29.54 (1)

Kendimi bir belgesel düğün fotoğrafçısı olarak tanımlıyorum ama yaklaşımım tek boyutlu değil. Pozlara tamamen sırtımı dönmüyorum; kültürel olarak ailelerle birlikte verilen klasik karelerin de düğünün bir parçası olduğunu düşünüyorum. Benim tarzım; belgesel, sanatsal ve klasik öğeleri harmanlayan bir bütünlük. Belgesel kısmında günün doğal akışını yakalıyorum, sanatsal yaklaşımda ise ışık, yansıma ve kompozisyonlarla kareyi derinleştiriyorum. Bu sayede hem çiftlerin memnuniyetini sağlıyorum hem de kendi sanatsal çabam karşılık buluyor. Her düğün bambaşka: Aynı mekânda bile farklı mevsimler, farklı ışık, farklı insanlar var. Çiftlerin enerjisi değiştikçe ortaya çıkan kareler de değişiyor. En çok etkilendiğim anlar ise sabahki gelin alma sahneleri ve akşamki düğün eğlenceleri. Çünkü buralarda duygu en saf haliyle yaşanıyor. Poz yok, yönlendirme yok. Sadece gerçek hayat. Neredeyse hepsinde ağladım.

Fotoğrafçının düğün sektöründeki konumunu nasıl görüyorsun?

Fotoğrafın düğüncülük sektörüyle ilişkisi, fotoğrafçının durduğu yerle doğrudan bağlantılı. Eğer sürekli başkalarını takip edersen, kendi anlatı tarzını oluşturamazsın. Ama “Benim düğüne dair bir bakış açım var, çiftle iletişim kurmaya dair bir üslubum var” diyebilirsen, işte o zaman kendi tarzını yaratabilirsin.

Ben minimalistim, belgeselciyim, yansımaları kullanıyorum diyebilmek hem kendi tarzını ortaya koyar hem de çiftlere net bir mesaj verir. Böylece sen başkalarının referans gösterdiği fotoğrafçı olursun. Yani mesele popülerliğin peşinden gitmek değil; kendi güçlü yönlerini ön plana çıkararak anlatı tarzını inşa etmektir.

Eğitimlerinizden de bahsedelim, neler söylemek istersiniz?

Sadece fotoğraf çekmiyorum, aynı zamanda eğitimler de veriyorum. Serenay Lökçetin ile birlikte yürüttüğümüz belgesel düğün fotoğrafçılığı eğitimlerinde hem teknik hem de estetik bakış açısını aktarıyoruz. Eğitimlerin en özel yanı ise mesleki tecrübelerimizden süzülen “13 madde”lik rehber. Bu maddeler, belgesel düğün fotoğrafı üretmek isteyenlere nereden bakmaları gerektiğini gösteriyor. Hiçbir kitapta bulamayacakları ipuçları.

Mersin senin için ne ifade ediyor?
Her ne kadar işlerim çoğunlukla İstanbul, Bodrum ve yurtdışında olsa da, Mersin benim için çok özel. Burada doğdum, büyüdüm ve hâlâ yarı zamanlı olarak yaşıyorum. Mersin’in sunduğu kolaylıklar, doğa ve insan ilişkileri benim için çok değerli. Bir köy kahvesine girip fotoğraf makinemle oturduğumda kimse yadırgamıyor. İlk kişisel projemi de bu sebeple Mersin’de tamamladım.
Unutamadığın bir düğün oldu mu?

Bugüne kadar 500’ün üzerinde düğün çektim. İçlerinden en unutamadığım ise Niksar’da bir köy düğünüydü. Başta önyargılıydım ama düğün inanılmaz güzeldi. Beni bir köy evinde misafir ettiler, kıstırma ikram ettiler – iki bisküvi arasında lokum – çok güzel yemekler sundular. Babanın köy halkına “Gitmeyin, daha şunu da ikram edeceğim” diye seslenişi beni çok etkiledi. Herkesin aynı masada buluştuğu, yengelerin gözyaşlarını tutamadığı o düğünü asla unutamam. En güzel düğün huzurlu ve doğal düğündür. Düğünlerde çift gerçekten aileyle bir araya gelmeye, aşklarını perçinlemeye odaklansa da huzurlu bir düğün dışardan biri için inanılmaz keyifli oluyor.

Fotoğrafın sanatsal boyutu ile ticari boyutu arasında bir denge kurmak kolay mı?

Bence düğün fotoğrafçılığının en zor yanı, ticari boyut ile sanatsal boyut arasında denge kurmak. Bir yanda kendi estetik vizyonumu ve yaratıcılığımı koruma isteğim, diğer yanda çiftlerin beklentileri ve piyasanın talepleri var. Sanatsal tatmin ile faturaları ödeme, personel yönetimi gibi ticari sorumluluklar arasında gidip gelmek, özellikle sanatın çok görünür olmadığı bizimki gibi ülkelerde gerçekten yıpratıcı olabiliyor.

Düğün fotoğrafı çektirmek isteyen çiftlere tavsiyen var mı?

Popüler pozlardan uzak durun. Renkler, aksesuarlar geçicidir ama duygu kalıcıdır. Yıllar sonra baktığınızda kendinizi hâlâ o günün içinde hissetmek istiyorsanız, anı ve duyguyu öne çıkaran bir fotoğrafçı seçin.

Emre Nesli Kimdir?

Emre Nesli, Mersin’de doğup büyüdü. Çocukluğunu Cumhuriyet Mahallesi ve Pozcu’da geçirdi, gençlik yıllarında Mersin’in farklı semtlerinde yaşadı. Üniversitedeki Turizm İşletmeciliği eğitiminin ardından fotoğrafçılığa yöneldi. 2012–2013 yıllarında düğün fotoğrafçılığına adım atan Nesli, 2014’ten itibaren profesyonel olarak bu alanda çalışmaya başladı. Yurt içinde ve dışında yüzlerce düğün fotoğrafladı. Aralarında Wedding Photojournalist Association, Fearless ve Mywed gibi prestijli kurumların bulunduğu farklı platformlarda yüzlerce ödül kazandı. Sanatsal fotoğraf projeleri ve sergiler gerçekleştirdi. Emre Nesli belgesel düğün fotoğrafçılığı konusunda eğitimler vererek sektörde yeni kuşak fotoğrafçıların yetişmesine katkı sağlıyor. Bugün çalışmalarını ağırlıklı olarak İstanbul, Bodrum ve yurtdışında sürdürse de, Mersin onun için hem bir ilham kaynağı hem de aidiyet duygusunun güçlü olduğu bir şehir.

Muhabir: Aysun Koç Aydoğan