Haber / Ceren Seyran İnan
Yaz mevsiminin en sıcak günleri Türkiye’yi etkisi altına aldı. Birçok kentte termometreler 40 derecenin üzerine çıkarken, Mersin’de sıcaklık 42 dereceye kadar yükseldi. Nefes almayı zorlaştıran bu aşırı sıcaklar, halk arasında ‘cehennem sıcakları’ ya da ‘Afrika sıcakları’ olarak da bilinen Eyyam-ı Bahur dönemiyle birlikte geldi. Eyyam-ı Bahur, her yıl temmuz ayının sonu ile ağustos ayının başı arasında yaşanan, nemle birlikte bunaltıcı hale gelen sıcak hava günlerini ifade ediyor. Mersin gibi kıyı şehirlerinde ise yüksek nem oranı ile birlikte hissedilen sıcaklık 45 derecelere kadar çıkabiliyor.
Sıcaklıklar Anadolu deyişlerinde bile hissedildi
Bazı Anadolu inanışlarında Eyyam-ı Bahur’un, yazın kızgın öfkesi olduğu söylenir. Halk arasında bu döneme dair söylenen söz yeniden akıllara geldi. Hatta halk arasında şöyle denir: ‘Eyyam-ı Bahur geldi mi, taş bile terler’. Peki bu söz nereden geliyor?
Eyyam-ı Bahur, Arapça kökenli bir ifadedir ve ‘yakıcı, bunaltıcı sıcak günler’ anlamına geliyor. Bu kavram, halk takviminde her yıl 23 Temmuz – 3 Ağustos tarihleri arasında yaşanan, yılın en sıcak dönemine işaret eder. Eyyam-ı Bahur’un kökeni çok eski zamanlara, geleneksel halk meteorolojisine dayanır. Osmanlı döneminde bile takvimler üzerinde Eyyam-ı Bahur günleri işaretlenirdi. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan halk, bu günlerin zorlu koşullarına karşı önlem alırdı. Evlerde güneşlikler asılır, hayvanlar gölgede tutulur, gündüz saatlerinde işler ya sabahın erken saatlerine ya da akşam serinliğine bırakılırdı. Bu dönem aynı zamanda bazı yörelerde yangınların artma riski, tarımsal ürünlerde kuruma, aşırı buharlaşma nedeniyle su kaynaklarında azalma gibi etkileriyle de bilinir. Bu yüzden sadece insanlar için değil, doğa için de zorlu bir sınav anlamına gelir. Halk arasında yayılan bu sözle sıcakların boyutu Anadolu deyişlerine kadar girmiş oldu.




