HABER / BEGÜM ACIMIŞ -Öncelikle sizi tanımak isteriz. Kendinizi nasıl tanımlarsınız? Kendimi tarif etmem gerekirse Nesimi’nin ‘’Sığmazam’’ şiiriyle kendimi ifade ederek bu şiirin en iyi şekilde yerimi dolduracağını düşünüyorum. Hiçbir kalıba, forma, şekle, tanıma, harfe, lisana sığmayacağımı düşünenlerden biriyim ben de. İsmim Kadir olabilir ama hiçbir şeye sığmıyorum, sığmamayı tercih ediyorum. Normal dünyevi tarzda beni sorarsanız ismim Kadir Akyol, Mersin Üniversitesi’nde lisans eğitimimi bitirdim. Yüksek lisansımı Ankara Gazi Üniversitesi’nde, ikinci yüksek lisansımı İspanya Sevilla’da, masterımı Düzce Güzel Sanatlar Fakültesi’nde yaptım. -Şimdiye kadar kaç serginiz oldu ve gelecek olan sergileriniz nerelerde gerçekleşecek? 14 tane kişisel sergim var. Dünyanın dört bir tarafında İngiltere, İspanya, Amerika gibi ülkeler başta olmak üzere 300’e yakın uluslararası karma sergilerim oldu. Yakın bir zamanda yaklaşık bir hafta önce Miami’de bir sergim vardı. 17 Mayıs’ta da New York’ta bir sergim olacak ve onun hazırlığını yapıyorum. -Portre çalışmalarınız oldukça ilgi çekiyor. Bu konu hakkındaki düşüncelerinizi anlatır mısınız? Yaklaşık 20 yıldır portre resimleri yapıyorum. Aslında portre ressamı değilim ama portre resimleri gibi yapıyorum. Tabii bunlara portre denmez. Çünkü, halen portre resimleri mi yapıyorsun diye sorduklarında ben de halen portre resimleri olarak mı algılıyorsunuz, diye soruyorum onlara. Çünkü portreyi bir kod ve sembol olarak alıyorum ancak içerisinde bir hikâye anlatıyorum. O yüzden bir tek portre değil, portre içerisinde başka hikayeler anlatmaya çalışıyorum. Örneğin son sergimden kısaca bahsetmek isterim. Son sergimin ismi ‘’Inceptions’’ yani başlangıç, rüya içerisinde rüya, hikâye içerisinde hikâye, gelenekselden, motiflerimizden evrensele giden bir teması var. İçerisinde mitolojik korunlardan tutun figürlere kadar, Rönesans’a kadar, Barok dönemine, Helenistik dönemine ait karakterleri bir portre üzerinde anlatmaya çalışıyorum. Genellikle tanrı ve tanrıçaların heykellerini alıyorum ve onların üzerine bizlerin aslında rüyada olduğumuzu anlatma teması bu. Şu an aslında canlı olduğumuzu düşünüyoruz ama aslında rüya içindeyiz gibi. O yüzden sadece portre değil bu eserler. -Eserlerinizi yaparken etkilendiğiniz isimler var mı? Leonardo Da Vinci’yi örnek alıyorum, her çalışmamda bana iyi bir esin kaynağı oldu. Çünkü 9 ana sanat dalında ilk öğreti olarak onunla başlarlar. Yani tıptan tutun, savaş, resim, heykel, mimari, müzik ve aklıma gelmeyen birçokalanda buna sinema da dahil olmak üzere ilk öğreti olarak Da Vinci ile başlarlar. Çünkü birçok şeyin başlangıcı onunla olmuştur. Benim de sevdiğim sanatçılardan birisi Leonardo’dur. -Resim eğitimi veriyor musunuz? Siz eğitiminizi nereden kimlerden aldınız? Resim eğitimi vermiyorum. Yani ücretli kurs olarak vermiyorum ama seviyorsanız bu işi yardımcı olup öğretmek için elimden geleni yaparım. Ben birinden ders alıyor muyum? Almıyorum. Şu anki aklımda olsaydı zaten 4 yıl üniversite okumazdım. Çünkü kurum gibi yerler sizi bir şekilde köreltiyor. Her şeyi sanat nesnesi olarak algılamaya başladığınız andan itibaren zaten her şey size öğretmenlik yapıyor. Yani bir köpek, bir kedi, bir bardak, bir saç, bir kumaş her şey bir sanat nesnesi. Sadece onlara nasıl yaklaşacağınızı bilmeniz gerekir. -Resim kendi kendine öğrenilebilir mi? Elbette kendi kendine de öğrenilebilir resim.  Teknik öğretilir her türlü 1 ay 3 ay 5 ay teknik öğrenirsin ama bunun devamlılığını sağlayabilmek için benim sana bunu aşkla yaptırmam gerekiyor. Bir şeyi aşkla yapıyorsan öğrenirsin. Sana o aşkı aşılamam gerekiyor, o işi sevdirmem gerekiyor ama sevdirmezsem istediğin kadar yeteneğe sahip ol ki etrafımız yetenekli insanlarla dolu yine yapamayız. Hep deriz ya ‘’nasıl yetenekli adamdı ama bir şey yapamadı’’ o işi sevdiremediklerimizden dolayı yapamadı. -Emeğinizin karşılığını alabiliyor musunuz? Tabii alıyorum. Dünyanın dört bir tarafında sergilerim oluyor. Türkiye’de yaklaşık bir buçuk yıldır sergilere katılmıyorum. En son özel bir projenin AKM’nin açılışında bir sergiye katıldım. Geçenlerde yine 18 Mart sebebiyle Çanakkale’de bir müze evine eserler verdik onun dışında çoğunlukla Amerika İngiltere ve Dubai’de sergilerim oluyor ve o sergilerden maddi ve manevi olarak karşılık alabiliyorum. Türkiye zor bir coğrafya ama çalışırsan ne iş yaparsan yap karşılığını alıyorsun bir şekilde. Tabi gönül isterdi ki yurtdışında olduğu gibi karşılığını daha fazla almayı ama buna da şükürler olsun. -Son olarak; ‘’Fırçayı elime alıyorum ama tıkanıyorum’’ diyenlere önerileriniz nelerdir? Resim yapmak öncelikle fırça olayı ya da renkleri al boya olayı değil bunu söylemeliyim. Resim yapma olayı herkesin algıladığı gibi tuvale boyayı sürme olayı gibi algıladığı anda zaten resim yapamazsın. Burada böyle tıkanıp kalırsın ama az önce de bahsettiğim gibi sanat o kadar ucu açık ki ve kuralları gerçekten yok. Biz kural koymaya başladığımız andan itibaren o kural zaten senin bir şey yapmamanı sağlıyor. O yüzden karton olur, çöp olur, plastik olur, kâğıt olur, geri dönüşüm atıkları olur ne olursa olsun hepsi sanata dair birer araç. O araçları iyi kullanabiliyorsan iyi bir sanatçı olabilirsin. Üretimlerin de güzel olur tabii.
Muhabir: Yazar Silinmiş