Haber / Barış Çoban
Avrupa’da genelde marinalarda ve sakin denizlerde kullanılan Seabin (deniz çöp kutusu), su yüzeyinde yüzen çöpleri ve atıkları toplamak için çöp kapar olarak kullanılır. Özellikle limanlar, marinalar, nehirler ve göller gibi sakin sular için geliştirilen cihaz, su yüzeyindeki atıkları, plastik parçaları, deterjanları ve hatta bazı petrol türevlerini emerek suyun temizlenmesine yardımcı olur.
Şu an Türkiye’de sadece İstanbul’da kullanılan Seabin, deniz altında bir elektrikli süpürge gibi çalışıyor. Mersin gibi sürekli kıyılarında, limanında ve marinalarda kirlilik oluşan kentlerinde Seabin kullanılması etkili olur mu? Seabin deniz canlılarına zarar verir mi? MEÜ Su Ürünleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Deniz Ayas ile Seabin hakkında konuştuk.
“Yalnızca durağan sularda etkili”
Prof. Dr. Ayas, dünya genelinde 53 ülkede kullanılan Seabin cihazının, su yüzeyindeki katı atıkları toplamaya yönelik yerel bir çözüm sunduğunu ancak bu çözümün, Türkiye gibi deniz kirliliğiyle yoğun şekilde mücadele etmek zorunda olan ülkelerde, özellikle Mersin gibi ekolojik baskı altında olan bölgelerde tek başına anlamlı bir fayda sağlayamayacağını söyledi.
Seabinin duran sularda daha etkin olduğunu belirten Prof. Dr. Ayas, “İstanbul’da sınırlı sayıda kullanılan bu sistemin Mersin gibi kıyı dinamiği farklı, açık denize daha yakın ve biyolojik çeşitliliği yüksek alanlarda kullanılması önemli teknik, ekolojik ve operasyonel riskler taşır.
Her şeyden önce, Seabin yalnızca durağan sularda etkili çalışabilen bir sistemdir. Mersin’de sık görülen kıyı akıntıları, dalga hareketliliği ve liman dışı kirlilik kaynakları düşünüldüğünde bu cihaz etki alanı açısından oldukça yetersiz kalır. Ayrıca Seabin’in günlük topladığı atık miktarı, Mersin’deki deniz kirliliğinin ölçeğiyle kıyaslandığında son derece düşük kalmakta, sistemin maliyet/fayda dengesi zayıf olmaktadır” dedi.
“Ekolojik zararlar verebilir”

Seabin’in oluşturabileceği potansiyel ekolojik zararların göz ardı edilemeyeceğini söyleyen Prof. Dr. Ayas, şöyle devam etti:
“Cihaz çalışırken, suyu sürekli filtrelediği için plankton, larva ve balık yavrusu gibi mikroskobik deniz canlılarını da beraberinde çeker. Bu da deniz ekosisteminin temel yapı taşlarının zarar görmesine neden olabilir. Günde ortalama 10-15 küçük deniz canlısının istem dışı yakalandığı saha verileriyle desteklenmektedir. Özellikle üreme dönemlerinde veya hassas kıyı habitatlarında bu durum, yerel türlerin popülasyon dinamiklerini olumsuz etkileyebilir.
Ayrıca Seabin sistemleri, yoğun bakım ve enerji tüketimi gerektirir. Biofouling (biyolojik kirlenme) nedeniyle ayda en az iki kez bakım yapılmazsa cihazlar işlevini kaybeder. Yılda ortalama bin 200 kilovat elektrik tüketen bu sistemlerin, çevresel ayak izi de küçümsenmemelidir. Fosil kaynaklarla çalışan sistemlerde bu durum, cihazın topladığı atıktan daha fazla çevresel maliyet doğurabilir.
“Kalıcı bir çözüm değil”
Sonuç olarak, Mersin gibi deniz kirliliğinin yüksek olduğu kentlerde Seabin, kısa vadeli bir sembolik adım olabilir; ancak ekosisteme verdiği potansiyel zarar, sınırlı temizlik kapasitesi ve sürdürülebilir olmayan işletme maliyeti nedeniyle kalıcı ve etkili bir çözüm değildir. Bu tür bölgelerde, kaynakta kirlilik azaltımı ve kapsamlı ekolojik izleme sistemleri öncelikli olmalıdır.”




