Andıl Dağı’nın zirvelerinde, M.Ö. 3. yüzyıldan bu yana zamana meydan okuyan bir kaledir Karasis. Adana dağ kaleleri zincirinin en eşsiz manzarasına sahip kaleye tırmanması oldukça zordur. Kaleye ulaşmak için en baştan bu zorluğu göze almalısınız. Kendi adıma şu ana kadar onlarca kaleye çıktım ama hiç birisi beni Karasis kadar zorlamadı. Adını yıllardır duyduğum kale, zorlu bir tırmanıştan sonra artık bütün heybetiyle karşımdaydı. Kalenin zirvesine ulaştığımdaysa, gördüklerim karşısında da bütün yorgunluğumu unuttum. Kale gezmesinden hoşlananların, yaşamı boyunca bir kez de olsa gidip görmesi gerekir Karasis Kalesi’ni.

Atmacaların zirvesinde uçuçtuğu Karasis’in sağlam bir görünümde kalmasını, insanların kolayca ulaşamamasına bağlayabiliriz. Böyle bir yerde olması da kaleyi, tarihin ve doğanın eşsiz bir parçası haline getirmiş. Kilikia toprakları içerisindeki Çukurova’nın en stratejik lokasyonlarından birisi üzerinde kurulu olan Karasis Kalesi, Galat tehdidine karşı M.Ö 3. yüzyılın ikinci çeyreği başlarında Seleukoslar tarafından yapılmış ve günümüze kadar iyi korunagelmiştir.

Büyük İskender Kapadokya, ardından da Suriye'yi topraklarına katınca, bölge üzerindeki yollarda ciddi bir güvenliğe ihtiyaç duyulur. Kozan'a yaklaşık 15 km uzaklıktaki kaleyi, Büyük İskender’in komutanlarından Seleukos Nikator, imparatorluğun merkezi olan Suriye’ye kuzeyden gelebilecek tehlikeleri önlemek için, bölgenin en yüksek tepesi üzerine yaptırmıştır. Seleukos Nikator ayrıca, Kapadokya’dan Kilikia bölgesine ulaşım sağlayan yolu kontrol altına almak istemiş. Böylece ticari açıdan önemi büyük olan yolun da güvenliği sağlanmış olur.

Kalenin çeşitli yerlerinde sembolik açıdan çok önemli kabartmalar var. Doğu cephesindeki kulede, Herakles’i temsil eden sembol yer alırken, diğer kulenin kapısının lentosunun batı yüzeyinde, oldukça tahrip edilmiş bir fil kabartması vardır. Kaleye çıktığınızda ilk olarak görmek isteyeceğiniz bu kabartma maalesef, ülkemizin tarihi miraslarının en büyük tehdidi olan vandalizme kurban gitmiştir. Fil kabartmasının neredeyse üçte birlik bölümü üstten hunharca traşlanmış. Oysa Kilikia’nın başka hiçbir tarihi eserinde göremeyeceğiniz bu kabartma, kalenin tarihlendirilmesinde uzmanlar tarafında en çok faydalanılan kabartmadır. Gerek kaledeki fil kabartması gerekse de Seleukos İmparatorluğu’nun bastırmış olduğu sikkelerdeki fil resimleri, yapının bu imparatorluğun zamanında yapıldığı düşüncesine de ışık tutar. Çünkü fil aynı zamanda Seleukoslar’ın sembolüdür.

Bölgeye gelen yerli ve yabancı turistlerin ilgiyle ve hayranlıkla baktıkları fil kabartması, günümüzde çok zarar görmüş olsa da bir kısmı hala sağlam. Elbette ki günümüze kadar sapasağlam ulaşmasını arzu ederdik. Bölgemizde vandalizmden zarar görmeyen hiçbir eserimizin kalmadığını düşündüğümüzde, elimizdekilere sarılmak ve en azından bunları gelecek kuşaklara taşımaktan başka çaremiz de yok.

Kalenin surlarının üzerinde dikkat çeken bir başka sembolse “T” ve “S” harflerinin olduğu taşlardır. Surlardaki taşlara çizilmiş olan bu sembollere ilk bakışta çok farklı anlamlar yüklemeye çalışabilirsiniz ama aslında bunlar, herhangi bir mesaj verme kaygısında olmayan harflardir. Sur duvarlarını yapan ustalar, hangi taşı nereye koyacaklarını bilmek ve işlerini kolaylaştırmak adına bu işaretlemeleri yapmışlardır.

Gözümüz yapılar üzerinde sürekli bir yazıt ya da kabartma aradığından, geçmişten gelen her bir işaretlemeyi anlamaya çalışmak ve bunlara çeşitli anlamlar yüklemek gibi haklı bir arayışımız da var. Bu da tarihi yapıları gezmeyi seven gezginlerin başka bir tatlı heyecanı belki.

Prof. Dr. Murat Durukan, Karasis Kalesi’nin ilk yapı evresini I. Antiokhos dönemine tarihlemeyi ve bunu Galat tehdidiyle ilişkilendirmeyi akla yatkın bulur. Kendisi Seleukoslar’ın ünlü Filler Savaşı’nda, Galatların Toroslar üzerinden Seleukoslar’ın Suriye’deki idari merkezine saldırma ihtimaliyle, Toroslar üzerindeki stratejik noktalarda Suriye’ye ulaşan yolların kontrolü için aralarında Karasis Kalesi’nin de bulunduğu kalelerin yapıldığı düşüncesindedir. Karasis Kalesi gibi oldukça stratejik bir noktada ve yapımı oldukça zor bir yerde olan kale, o dönemde ancak Galatlar gibi ciddi bir tehlikenin oluşturduğu motivasyonla yapıldığı düşüncesi, gerçekten güçlü bir olasılıktır.

Kale maki bitki örtüsü, fundalıklar ve çam ağaçlarıyla çevrili, zirvesinde atmacaların süzüldüğü bir tepeye yapılmış. Seleukos askerleri de acaba bizim gibi kalenin bu muhteşem manzarısından, seyrine doyumsuz Toroslar’ı keyifle izliyorlar mıydı? Yoksa, gözleri sadece bizim gördüğümüz eşsiz manzara içerisinde düşman askerlerini mi arıyordu? Bu kadim kale, geçmişten günümüze kalan kalıntıları ve içindeki yaşanmışlıklarıyla günümüz insanına çok şeyler anlatıyor. Anadolu"nun ne denli tarihi zenginlikler içerisinde olduğunu sadece bir kalesinden bakıp anlamak mümkün. Kendi adıma, Karasis’ten bu muazzam zenginliği görünce, iyi ki Anadolu’da doğdum ve bu eşsiz güzelliklere şahit oldum, dedim.

Mayıs 2024