Sonbahar, Mersin’de yalnızca yaprakların sarardığı değil, aynı zamanda kentin kültürel damarlarının canlandığı bir mevsim. Yazın rehavetini geride bırakan şehir, her köşesinde ayrı bir festival coşkusuyla uyanıyor. Bu dönem hem üreticilerin hem sanatçıların hem de Mersinlilerin kente olan aidiyetini pekiştirdiği zamanlardan biri haline geliyor. Mut’ta Zeytin ve Zeytinyağı Festivali, kentin bereketli topraklarına bir teşekkür niteliğinde. Her yıl artan ilgi, yalnızca bölge üreticisine destek olmakla kalmıyor, Mersin’in tarımsal gücünü de yeniden hatırlatıyor. Zeytin kokusunun eşlik ettiği bu günlerde, aslında doğanın cömertliğine bir saygı duruşu yaşanıyor. Tarlada başlayan emek, festival alanında alkışlarla taçlanıyor. Kadın üreticiler stantlarının başında kendi elleriyle hazırladıkları ürünleri tanıtıyor.
Yenişehir’deki Sokak Sanatçıları Festivali ise Mersin’in modern yüzünü temsil ediyor. Kentin duvarlarını renklendiren, sokaklara müzik, dans ve tiyatro taşıyan sanatçılar, şehri bir açık hava galerisine dönüştürüyor. İnsanlar bir anda gündelik telaşın içinde sanatla karşılaşıyor. Renkli duvar resimleri, müzisyenlerin doğaçlama melodileri ve gençlerin enerjisi kente bambaşka bir soluk kazandırıyor. Tarsus’ta düzenlenen Sarulak Zeytini Festivali ise köklü gelenekleriyle kentin tarihsel belleğini canlandırıyor. Bin yıllardır zeytinin etrafında dönen yaşam, burada yeniden hikayesine kavuşuyor. Tarsus sokakları, tarihle iç içe geçmiş bir şenlik havasına bürünüyor. Mersin’de sonbahar geldiğinde hava değişiyor, denizin sesi bile bir başka tınlıyor. Kent, festival afişleriyle süsleniyor, sahil yürüyüş yollarında davetkar bir canlılık hissediliyor. Bu atmosfer, insanlara umut ve birlik duygusu veriyor. Çünkü festivaller sadece eğlence değil, aynı zamanda birlikte üretmenin, paylaşmanın ve kente sahip çıkmanın yollarından biri. Bu yüzden sonbahar Mersin’de yalnızca bir mevsim değil, bir buluşma zamanı. Üreticinin emeğiyle sanatçının ruhu aynı sofrada buluşuyor. Kentin kalbi, her sonbaharda yeniden atıyor.