Spora ve Aidiyete Destek: Bir Şehrin Ruhunu Beslemek
Merhum Sabahattin Çakmakoğlu, Mersin'deki görevi boyunca şehrin sadece fiziki ve ekonomik kalkınmasıyla kalmayıp sosyal ve kültürel hayatıyla da yakından ilgilenmişti. Bu bağlamda, İstanbul, Ankara ve İzmir dışında Anadolu'nun önde gelen spor kulüplerinden olan Mersin İdman Yurdu ve Tarsus İdman Yurdu'na özel bir önem vermişti. Özellikle sevilen futbol branşında faaliyet gösteren bu iki kulübün, sınırlı gelirlerle ve iş adamlarının şahsi yardımlarıyla ayakta durduğunu gözlemlemişti. Tarsus İdman Yurdu'nun “Erkut Kuzeyman tarafından desteklendiği biliniyordu.
Kulüplere daimi bir gelir kaynağı sağlamak amacıyla harekete geçen Çakmakoğlu, Belediye Başkanı Okan Merzeci'den ricada bulunarak, Atatürk Parkı'ndaki yeni otoparkın işletmesinin ve gelirlerinin Mersin İdman Yurdu'na verilmesini sağlamıştı. Ancak bu uygulama ilginç bir sosyolojik gerçeği de su yüzüne çıkarmıştı. Otopark ücreti ödemek istemeyen ve "Biz Mersinli değiliz ki..." diyerek itiraz eden, yıllar öncesinden gelip Mersin'e yerleşmiş, ev bark sahibi olmuş kişilerle de karşılaşılmıştı.
Bu durum, Çakmakoğlu'nu derinden düşündürmüştü. İnsanların memleketlerine duydukları bağlılık takdirle karşılanmalıydı, ancak yıllardır yaşadıkları, iş kurdukları ve hayatlarını tesis ettikleri Mersin'e karşı da bir aidiyet hissetmeleri ve onun gelişimine katkıda bulunmaları gerektiğine inanıyordu. Ona göre, "Burasını da artık gözetici, kollayıcı, gelişmelerine yardım edici anlayışı benimsemeniz esas olmalıdır." Bu tespit, sadece Mersin için değil, hızlı iç göç alan ve büyüyen tüm Türkiye şehirleri için geçerli, zamanının ötesinde bir sosyolojik tespitti. Çakmakoğlu bunu öngörmüştü…
Spora olan bu desteğin bir başka somut örneği de şehir merkezinde ihtiyaç kalmayan eski Namık Kemal İlkokulu'nun yerine yapılan sekiz katlı işhanına verilen isimde gizliydi. Çakmakoğlu'nun önerisiyle, bu işhanına Mersin İdman Yurdu'nun sembol renklerini taşıyan "Kırmızı Lacivert İşhanı" adı verilmişti. Bu, şehrin spor kulübüne duyduğu sevginin ve moral desteğin, betona işlenmiş kalıcı bir ifadesi olmuştu.
Mersin'in stratejik konumu, onu Kıbrıs'la olan ilişkilerde doğal bir köprü haline getiriyordu. Çakmakoğlu'nun valiliği döneminde, Kıbrıs'ın kurucu Cumhurbaşkanı merhum “Rauf Denktaş” ve eşi “Aydın Denktaş” Hanım, dinlenmek üzere Mersin'e gelmişlerdi. Çakmakoğlu ve eşi, misafirlerini Adana Şakirpaşa Havaalanı'nda, dönemin Adana Valisi rahmetli “Erdoğan Şahinoğlu” ve Belediye Başkanı “Aytaç Durak” ile karşılamış, kendilerine sessiz ve huzurlu bir tatil imkanı sağlamaya özen göstermişlerdi. Denktaş çifti, özellikle ünlü "Soli Tesisleri"ndeki konaklamalarından oldukça memnun ayrılmışlardı.
Bu ilişki, sonraları da devam etti, bir nezaket ziyaretiyle sınırlı kalmadı. Çakmakoğlu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) idari yapılanmasına destek olmak amacıyla, dönemin Müsteşarı “Muammer Yağcıoğlu” başkanlığında, KKTC'nin beş ilçesinden Kaymakamları, eşleriyle birlikte Mersin'e davet etti. Misafirler, on beş gün boyunca Anamur'dan Tarsus'a kadar tüm ilçeleri gezme, inceleme yapma ve çeşitli törenlere katılma fırsatı buldular. Bu ziyaret, iki kardeş toplumun idarecileri arasında sıcak ve samimi bir dostluk köprüsü kurmuştu. Öyle ki, o dönemin Girne Kaymakamı ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu “İlkay Kamil” ile eşi “Canan Hanım”'la olan ailece dostlukları, yıllar sonra bile devam etmekteydi. Çakmakoğlu, İlkay Kamil'in ilerleyen yıllarda KKTC'de Bakanlık ve Milletvekilliği görevlerini başarıyla yürüttüğünü de not düşer.
Çakmakoğlu, Mersin valisi olarak KKTC'ye birkaç kez resmi ziyaretlerde de bulunmuş, ülkenin her köşesini görme imkanı bulmuştu. Daha sonraki yıllarda Milli Savunma Bakanı olduğu dönemde de Kıbrıs'ın önemli gün ve törenlerine katılarak, bu anlamlı bağı siyaset üstü bir düzeyde sürdürmüştü. Bu ilişkiler ağı, onun Mersin'i bir Akdeniz şehri olarak değil, aynı zamanda ulusal dava ile iç içe geçmiş, stratejik bir kardeşlik köprüsü olarak gördüğünün de bir kanıtıydı.
•
14.12.2025|BİR VALİNİN İZİNDE: SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU’NU ANMAK- XV-| Halkın Kalbinde Bir İz: Tevazu, Takdir ve Bir "Gelin Tacı"nın Hikayesi