Deniz… Kimine göre sadece bir tatil anısı, kimine göre ekmek kapısı, kimine göre de sonsuzluğa açılan bir pencere. Ama aslında hepimiz için bir yaşam kaynağı. Okyanuslar, denizler, kıyılar… Doğanın bize sunduğu en büyük nimetlerden biri. Ve bu nimet, ne yazık ki yıllardır hoyratça kirletiliyor. Son zamanlarda hepimizi sevindiren bir haber geldi Mersin’den. Mersin Büyükşehir Belediyesi, Elektronik Gemi Denetleme Sistemi ile denizi kirleten bir gemiyi tespit etti ve bu gemiye milyonlarca liralık ceza uyguladı. Bu, sadece bir ceza değil; çevreye, doğaya, yaşama verilen büyük bir mesajdı: “Artık yeter, bu deniz sahipsiz değil”

Deniz kirliliği uzun yıllardır göz ardı edilen bir sorun. Yük gemileri, tankerler, yolcu tekneleri… Birçoğu, denetimsizlikten faydalanarak atıklarını bilinçsizce denize bırakıyor. Bu atıklar, sadece suyun rengini ya da kokusunu bozmuyor. Deniz ekosistemini çökertiyor, balıkları yok ediyor, kıyı turizmini baltalıyor ve en önemlisi de insan sağlığını tehdit ediyor. Oysa denizler sadece birer su kütlesi değil. Binlerce canlı türünün evi, çocuklarımızın geleceği, ülkemizin doğal zenginliği. Bu yüzden denizi korumak, sadece belediyelerin ya da çevre derneklerinin değil, hepimizin ortak görevi. Ama elbette bu konuda en büyük sorumluluk, kural koyan ve uygulayan kurumlara düşüyor. Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin bu kararlı tutumu, aslında Türkiye’nin dört bir yanına örnek olmalı. Elektronik Gemi Denetleme Sistemi gibi teknolojik altyapılar, çevre denetiminde çığır açabilir. Elbette ceza tek başına çözüm değildir, ama bir başlangıçtır. Hem caydırıcıdır, hem de kamuoyuna güçlü bir mesaj verir: “Denizlerimizi kirletenler artık hesap verecek”

Bizler de yurttaşlar olarak üzerimize düşeni yapmalıyız. Sahile attığımız bir plastik şişe, farkında olmadan yüzlerce kilometre yol alıp bir deniz canlısının yaşamına mal olabilir. Denize atılan sigara izmariti bile kirlilik zincirinin bir halkasıdır. Temizlik ve duyarlılık, bireyde başlar.